“Zaten trafik sigortamı yaptırıyorum, kaskoya ne gerek var?” sorusuna sıkça denk geliyorum. Ya da bir hasar meydana geldiği zaman “kaskom bozulmasın, trafik sigortamdan yaptırmak istiyorum.” talebiyle de benzer sıklıkta karşılaşıyorum. Aracımız için satın aldığımız bu iki poliçenin ana işlevi en basit şekliyle şöyle açıklanabilir: Kasko sigortamız kendi arabamıza gelecek zararları, trafik sigortamız ise, başkalarına vereceğimiz zararları güvence altına alır. Bu zararlar maddi de olabilir, bedeni de olabilir. Aslında kafa karıştıran trafik sigortasıdır. Çünkü yüzdesel hesaplar işin icine girmektedir. Kusur oranımız kadar, diğer bir deyişle, yükümlülüğümüz oranında ödeme yapar. Anlatım kolay olsa da, iş hesaba gelince biraz karışıyor. Bir örnek üzerinden gidecek olursak;
A ve B araçlarının maddi hasarlı bir kaza yaşamış ve A aracında 4.000.-tl ve B aracında ise 6.000.-tl değerinde hasar meydana gelmiş oldugunu kabul edelim. Araçların kusur oranları %0 – %50 – %100 ihtimalleri doğrultusunda dağıtılacaktır. Bu durumda her iki aracın trafik sigortası da, karşı tarafın hasar tutarının kendilerine verilmiş kusur oranı kadarını ödeyecektir. Örneğin kusur dağılımı %50-%50 olduğunu varsayarsak, A aracına ait trafik sigortası, B aracına 6.000 x %50 = 3.000.-tl ödemeye yapacak, buna karşılık B aracına ait trafik sigortası da A aracına 4.000 x %50 = 2.000.-tl ödeme yapacaktır. Araçlar hasarlarının kalan kısımlarını, varsa kasko poliçelerinden karşılayabileceklerdir. Kusur oranımızın %0 olması durumunda hasarımızın tamamı, limitler dahilinde karşı tarafa ait trafik sigortası tarafından karşılanacaktır. Eğer ki, hasarımız trafik sigortası limitlerinin üzerinde bir tutarda ise, aşan kısmı karşı taraf kendi imkanları ile, ya da var ise kasko poliçesindeki MALİ SORUMLULUK teminatından karşılayacaktır. Bu noktada kasko poliçelerindeki sorumluluk teminatının da önemi ortaya çıkmaktadır.
Bir sigortacı gözüyle, her platformda dile getirdiğim şey, sigorta poliçesi satın alırken, en az güvence altına almak istediğimiz kıymet (aracımız, evimiz, iş yerimiz, teknemiz, vb) kadar, diğer kişilere karşı sorumluluğumuzu da unutmamalıyız. Hatta belki de ondan daha fazla önemsemeliyiz. Çünkü, başkalarına vereceğimiz zararları, en hızlı şekilde telafi etmemiz gerekmektedir ve eğer poliçemiz yoksa, bu bizde ciddi bir ekonomik soruna neden olabilir. Poliçe satın alırken, sorumluluk ile ilgili kısımlara dikkat etmenizi özellikle tavsiye ediyorum. Tekrar işin işleyişine dönecek olursak, eki kusur oranlarının nasıl tespit edildiğine değinmek istiyorum. Kusur oranları, polisin müdahale etmesi gereken durumlarda, direkt polis tarafından; Polisin gelmesine gerek kalmayacak şartların sağlanmasi durumunda Kaza Tespit Tutanağı doldurulması suretiyle, TRAMER (Trafik Sigortaları Merkezi) kanalıyla, sigorta şirketleri tarafından belirlenecektir.
Kaza tespit tutanağının hangi durumlarda doldurulamayacağına dair de bilgi tazelemekte yarar var:
En az 2 aracın karıştığı bir maddi hasarlı kaza meydana gelmiş olmalı. Bunun aksi bir durum söz konusu ise;
Bedeni bir zarar (ölüm ya da yaralanma) oluşmuşsa;
Taraflardan en az birinin, ehliyet, ruhsat, trafik sigortası evraklarından biri ya da birkacı yok ise, ya da ehliyeti, kullanılan araca göre yetersiz ise;
Sürücülerden en az bir tanesinde alkol var ise;
Kazada herhangi bir kamu aracı/malı zarar görmüş ise;
3. şahıslara ait mallara zarar gelmişse kaza tespit tutanağı doldurulamaz. Mutlaka polis çağırıp resmi tutanak tutturmak durumundayız.
Tutanak ihtiyacınızın olmayacağı, mutlu günler dilerim.