Kötü Ekonomik Şartlarda, Sigorta Mağduru Olmayın (2023 Kasım)

Ülke ekonomimizin durumu ne yazık ki pek parlak değil. Önlenemez bir enflasyon ve paramızın değer kaybı neticesinde her şeyin fiyatı düne göre yüksek, yarına göre düşük seyrediyor.


Mal fiyatlarındaki artışlara bir şekilde uyumlansak da, hizmet sektöründeki artışlara aynı şekilde yaklaşamıyoruz. Hele ki sigorta sektöründe bu tepki en üst seviyede oluyor. Halbuki sigortacılık, doğrudan mal fiyatlarına endeksli bir sistemdir. Çünkü evimiz, arabamız, işyerimizde bir zarar meydana geldiğinde, doğrudan mal piyasasındaki fiyatlara göre tazminatlar ödeniyor. Araç yedek parça fiyatları, parke fiyatları, tesisat fiyatları, mobilya fiyatları, vs üzerinden oluşan talepleri karşılıyor sistem.


Ya da sağlık sağlığımızda bir sorun yaşadığımızda, tedavi maliyetleri yine sağlık sigortası primlerinde belirleyici rol oynuyor


Dolayısıyla poliçelerimizin artan primleri aslında sigorta yaptırarak üzerimizden devrettiğimiz riskin parasal değerinin artmasından kaynaklanmaktadır.


Enflasyonist ekonomide sigorta poliçelerimiz ile karşı karşıya kalacağımız 2 büyük risk var. Ben kısaca bunları anımsatmak istiyorum.


Eksik Sigortaya Düşme Riski


Eksik sigortaya dair daha önce yazmış olduğum yazılar olması nedeniyle, ne olduğunu detaylı anlatmayacağım. Sadece kısaca hatırlatmak gerekir ise, SİGORTA BEDELİNİN (poliçede yazan rakam) , SİGORTA DEĞERİNDEN (sigortalattığımız şeyin gerçek parasal karşılığı) düşük olması durumunda, hasar ödemesinin olması gerekenden az yapılması durumudur.


Bu iki değer arasındaki eksiklik oranı ne kadar ise, hasarda da aynı oranda kesinti yapılarak ödeme yapılır sigortalıya.


Poliçeyi bugün düzenlerken değerlerin tamamını olması gerektiği gibi işlediğimizi düşünelim. Bir de üzerine enflasyondan korunması için bir enflasyon artış oranı da eklemiş olalım. Fakat buna rağmen, gerek döviz kurlarındaki artış, gerek farklı girdilerdeki değişim, gerek enflasyon oranını beklenenden daha yüksek olması gibi sebeplerle poliçedeki rakam, olması gerekenin altında kalabiliyor. Eğer hasar zamanında böyle bir senaryoda isek, ne yazık ki hasarımıza karşın eksik bir tazminat ödemesi almak durumunda kalacağız.


Bu riske karşı poliçeyi düzenlerken kesin bir çözüm ne yazık ki yok. Yapılması gereken şey, sene içinde eğer değer artışı olması ihtimali söz konusu ise, mutlaka poliçede güncelleme yapmak üzere sigortacımızla görüşmemiz gerekmektedir.


Düşük Prim Çıkması İçin Oynanabilen Teminatlar


Birbirinden farklı 2 sigorta şirketinin sunacakları fiyatlar elbette farklı olabilir. Zaten bu yüzden farklı sigorta şirketlerinden teklifler alıyoruz.


Fakat şu gerçeği unutmamak lazım. Çok çok istisnai durumlar olmadıkça, bir sigorta şirketine bağlı 2 farklı acente aynı teminat ve şartlar ile farklı fiyat veremez.


Bu durumda zaman zaman, sanki fiyatı daha düşük sunuyormuş gibi verilen tekliflerin içinde, belki de hasarda başımıza dert olabilecek bazı eksiltmeler yapılmış olabilir.

Mesela;


Kasko poliçemizden yetkili servisleri kullanma kısıtı olan poliçe satın almış olabiliriz. Normal zamanlarda da belki özel servisleri kullanmayı tercih ediyor olabiliriz belki. Fakat yetkili servis kısıtlaması buşunan poliçeler özellikle sel hasarlarında başımıza dert olabilmektedir. Motor ve şansımanlarda oluşan su hasarlarını genellikle yetkili servisler çözebildikleri için, eğer poliçemizde yetkili servis kısıtlaması var ise, bir mağduriyet söz konusu olabilmektedir. Kaldı ki kış mevsimlerinin artık çok çetin yaşandığı hesaba katıldığında, bu konuda çok iyi düşünmek gerekmektedir.


İşyeri sigortalarında deprem teminatı için uygulanan muafiyet oranı arttırılmış olabilir. Özellikle son zamanlarda yaşanan deprem olaylarının yüksek olması ve ülkemizde çok ciddi bir deprem tazminatı ödeniyor olması nedeniyle, konut ve işyeri sigorta primlerinde yüksek artışlar söz konusu. Bu artışları aşağıya çekmek için deprem muafiyeti (ödenecek tazminattan düşülecek kısım) arttırılmış teklifler sunulabilmektedir. Bu değişikliği ancak poliçe klozlarından (altta yazan metinler) tespit edebiliriz. Yani sigorta poliçesini okumayı bilmeyen bir kişi, 2 teklifi birebir aynı zannedebilir. Fakat bir deprem hasarı söz konusu olduğunda, aslında eksik bir poliçe satın almış olduğunu anlar. Bu elbette düşük prim ödemek için bir tercih konusu da olabilir. Fakat sorun, bunun sigortalının tercihine bırakılıp bırakılmadığı zaman başlar.


Enflasyon, ciro, işçilik ücretleri, boş kalma süresi, binaya ait bilgiler, vs noktasında hatalı girişler yapılarak fiyat aşağıya çekilmiş olabilir. Hatta daha kötüsü, belki de poliçe yapılamayacak bir rizikoya poliçe düzenlenmiş olabilir. Bu durumda da, aslında bizi koruyan bir poliçemiz olduğunu düşünürken, hatalı bir sözleşmeye sahip olduğumuzu ancak hasar meydana geldiğinde anlayabiliyoruz. Ve ne yazık ki, o saatten sonra da yapılabilecek hiçbir hamlemiz kalmıyor.


Tüm bunlar ve buna benzer detaylardan yola çıkarak, aldığımız teklifleri yüzeysel değil, alt metinlerindeki detaylara da dikkat ederek okumamız gerektiğini ısrarla belirtmek gerekir. Aksi halde hem para ödeyip, hem de mağduriyet yaşanması kaçınılmaz olmaktadır.


Unutmamalıyız ki, sigorta poliçemiz, ihtiyaç doğduğu zaman satın alamayacağımız ya da düzeltme yapamayacağımız bir sözleşmedir.


Hasarlardan uzak, mutlu günler dilerim.


Özgür Muharrem ŞİŞİK

[email protected]