“DASK” Bir Mağduriyet Kurumu mudur? (2023 Eylül)

Fay hatları ile donanmış bir coğrafyaya sahip olan ülkemizde maalesef deprem konusunda hep hazırlıksızız. Hem çok canlar kaybedip hem de çok mali yıkımlar yaşamamıza rağmen, ders çıkartmıyoruz. Aynı acıları tekrar tekrar yaşamaya devam ediyoruz.


Halbuki depremler doğa için bir yenilenmedir, faydalıdır. Mineraller ortaya çıkar, madenler oluşur, hayat sürerliliği için çok kıymetlidir. Eğer ki, deprem gerçeğini kabul edip, onunla uyumlanmayı başarabilsek, korkular ve üzüntüler yerini çok daha olumlu deneyimlere bırakabileceği düşüncesindeyim.


Bir deprem bilimci olmadığım için, ben yine konuyu, yaşanan deprem yıkımlarından sonraki DASK ile ilgili şikayetler açısından ele alacağım. Mal canın yongasıdır. Bir deprem felaketinden sağ kurtulduktan birkaç gün sonra, hasar gören binalarımızla ilgili yaramızı nasıl saracağımızı düşünmeye başlıyoruz doğal olarak. Bu noktada da karşımıza hep DASK ile ilgili şikayetler gelmektedir.


Neden DASK bize çok az bir ödeme yapıyor?


Çünkü DASK’ ın ilk ortaya çıkış amacı, olası bir deprem hasarında, en azından yaraya bir merhem olabilmek idi. 1999 Gölcük depremine kadar, deprem hasarlarına karşı teminatı sadece KONUT SİGORTA poliçeleri vermekteydi. Fakat bu poliçeler ana teminatı yangın olmak üzere, deprem, sel, fırtına, su baskını, hırsızlık, taşıt çarpmaları, kötü niyetli hareketler, vb pek çok teminatı da içermektedir. Bu yüzden KONUT SİGORTA poliçesi satın almak için ödnmesi gereken primler de ona göre belirlenmektedir.


1999 senesindeki bu büyük yıkımdan sonra, devlet şunu farketti ki, deprem nedeniyle kitlesel yıkım söz konusu olduğunda, buraya aktarabileceği yeterli bir fonu yok. Böyle bir fon havuzu oluşturabilmek için hızla çeşitli vergileri hayatımıza entegre ettikten sonra, DASK (Doğal Afetler Sigorta Kurumu) projesi de devreye sokuldu. Her ne kadar ismi doğal afetler olsa da, halen sadece deprem hasarlarında çalışmakta olan bir sigorta sistemi olduğunu da hatırlatmak isterim.


Mülk sahiplerinin sisteme dahil edilebilmesi için, primleri belli kriterlere göre (konumu, büyüklüğü, inşaa özellikleri, vb) göre sabit teminat ve sabit primli bir temele oturttular. Ayrıca yine satın alınabilmesi daha mümkün olabilmesi için de düşük bir teminat bedeli ve buna paralel olarak daha az bir prim ödemek üzere kurgulandı.


Tekrar etmekte yarar var; DASK’ ın amacı tüm hasarımızı karşılamak değil, bir nebze de olsa yaraya merhem olabilmek. Hiç sigortası olmayan kişilerin devletten bekleyebileceği yardımı, DASK’ a devretmiş olmak şeklinde de tanımlayabiliriz aslında.


DASK zorunlu bir sistem mi?


Bu kavram aslında, DASK mağduriyetlerinin temelini oluşturuyor bence. Çünkü ne yazık ki bu ürünün satışı, bu zorunluluk kavramı kullanılarak yapılmaktadır genel olarak. Böylece, satın alan kişilere yeteri kadar açıklama yapılmasına dahi gerek duyulmuyor.


O kadar ki, dask kapsamına girmeyen yapılara dahi poliçe düzenlenebiliyor. Hatta zaman zaman, üzerinde bina olmayan arsalar için bile, tapuda işlem yapılacağı zaman dask düzenletilmesinin talep edildiğine dair örneklere denk geliyoruz.


DASK zorunlu bir poliçe değildir. Çünkü eğer bir şeyin yapılması zorunlu ise, ve biz onu yapmaz isek, bunun bir cezası olması gerekir. Tıpkı ödemediğimiz vergi borcumuzda olduğu gibi, ya da zamanını geçirdiğimiz trafik sigortamızda olduğu gibi. Halbuki DASK’ ın bir cezası yoktur. Tek cezası, bir deprem sonucu evimiz zarar görür ise, bunun karşılığında bir sigorta güvencemiz olmamasıdır ki, bu da tamamen mülk sahibinin kendi tasarrufunda olan bir durumdur.


Peki devlet bu zorunluluğu nasıl sağlıyor?


Mülkümüz ile ilgili tapu dairelerinde, elektrik ve su işlerinde yapmamız gereken bir işlem söz konusu olduğunda, DASK poliçesine sahip olup olmadığımız sorgulanıyor. Eğer sahip değilsek, işlem yaptıramıyoruz. Fakat poliçeyi düzenletmek istediğimizde bir ceza, bir gecikme zammı, vs ödemiyoruz.


“Zorunlu” ibaresi mağduriyet yaratıyor..


Çünkü, yukarıda da belirttiğim gibi, bu ibarenin arkasına saklanıp, poliçeye dair bilgilendirme yapılmadan, gerçek korumanın hala KONUT SİGORTA poliçeleri ile sağlanabildiği anlatılmadan, sadece satışın gerçekleşmesi yeterli gelebiliyor. Halbuki satışı yapılan ürün bir sigorta sözleşmesi..şartları var..limitleri var..teminatı var..vs..


DASK yerine KONUT SİGORTASI satın alabilir miyiz?


DASK poliçesi ile KONUT SİGORTA poliçesi birbirinin ikamesi değil, birbirinin tamamlayıcısıdır. Deprem riskine karşı teminat alabilmek için önce mutlaka DASK poliçesi alıp, bunu KONUT SİGORTA poliçesi ile tamamlamamız gerekmektedir.


Fakat bu durumda fazladan bir ödeme yapmış olmuyoruz. Çünkü örneğin eğer DASK olmasaydı konutumuz için 100 lira prim ödeyecektiysek, bu sistemde bu primin 15 lirası DASK’ a ödenirken KONUT SİGORTA’ na 85 lira ödeniyor. Yani aslında mükerrer ödenen bir prim söz konusu değil.


Yazımın başında da belirttiğim gibi ülkemizin tamamı bir deprem bölgesi. Ve ülkemizin bir diğer gerçeği de, sahip olduğumuz değerleri yeniden yerine koyabilmek ne yazık ki oldukça zor olması. Bu yüzden sigortaya dair her ne satın alıyorsanız mutlaka sorun, sorgulayın, doğru bilginin size aktarılmasını sağlayın.


Bilginin hakim olduğu yerde, mağduriyetler en aza iner inancım ile sağlıklı günler diliyorum.


Özgür Muharrem ŞİŞİK

[email protected]