Aman Diyeyim, O Şirketten Uzak Durun (Ocak 2018)

Sigorta şirketlerinin kuruluş amaçları hasar ödemektir.


Sunmayı taahhüt ettikleri bu hizmetlerin karşılığında aldıkları bedel, sigorta poliçeleri için ödüyor olduğumuz primlerdir. Poliçelerin primleri, üstlenilen riskin büyüklüğüne ve gerçekleşme ihtimalinin derecesine göre farklılık gösterir. Bunun için de doğru bir risk analizi yapılmalıdır. Doğru analizin yapılabilmesi de ancak ki doğru verilerin sigortalılar tarafından sigorta şirketine sunulması ile mümkündür.


Bunun yanında sigorta şirketleri, haksız zenginleşme kuruluşları değildir. Yani zaten katlanmak durumunda olduğumuz bir masrafı, daha küçük bir para ödememiz karşılığında bizim yerimize sigorta şirketlerinin üstlenmelerini bekleyemeyiz.

Böyle beklentiler ile hareket edilmesinin önüne geçmek için sigorta şirketleri, bilir kişiler ile incelemeler yaparlar. Hasarın gerçek bir hasar olup olmadığı, ne büyüklükte bir hasar olduğu gibi konularda araştırma yaptırırlar, ki bu sürecin bütününe hasar süreci diyoruz.


Sigorta şirketleri hakkında şikayet var!


Aracınıza sigorta yaptıracaksınız, birkaç sigorta şirketinden teklif aldınız. Karar vermek üzere olduğunuz şirket hakkında bir de internetten araştırayım dediniz ve karşınıza bir sürü şikayet haberi geldi. Doğal olarak içinize bir kurt düşmüş oldu. Ama acaba yazılan şikayet, yaşanan gerçek durumu ne kadar doğrulukla yansıtıyor?


Elbette ki sigorta şirketlerinin hasar sürecini doğru yönetemedikleri olaylar da oluyor. Genelde bu olaylardaki hatalı kararlar ekstra müdahale ile düzeltilebiliyor. Fakat bunlarında dışında, hasar sürecinin ister istemez olumsuz sonuçlanması kaçınılmaz olan durumlar var.


Kötü niyetle yapılan işlemlerle ilgili zaten anlatılması gereken birşey yok. Her sektörde olduğu gibi, sigorta sektöründe de (belki diğer sektörelere nazaran daha fazla) bunlarla karşılaşılıyor. Fakat bunun dışındakiler genelde bilgi eksikliği ya da bilgi kirliliği nedeniyle yanlış yönlendirilme sebebine dayalı sonuçlar olarak karşımıza çıkıyor.


1) Sadece ödenecek prime odaklanarak, daha ucuza poliçe almaya çalışmak. Sigorta poliçeleri risk hesaplamaları sonucu fiyatlandırılan hizmet sözleşmeleri olması nedeniyle primi düşürmek, ancak alınacak hizmetlerden feragat ederek mümkün olacaktır. Dolayısıyla daha düşük primli bir poliçeyi satın almak, doğrudan daha az kapsamlı bir hizmeti peşinen kabul etmek demektir.


Sadece daha ucuza alabilmek için kendi bedeninizden daha küçük bedende bir gömlek satın almayız. Fakat hadi bir şekilde aldık diyelim, gömleği giymemiz gerektiğinde içine giremediğimizde, suçu üreticide aramak da da doğru olmayacaktır. Nasıl ki böyle bir durumla karşılaşmamak için gömleği almadan önce deniyorsak, sigorta poliçemizi de okuyarak almalıyız.


2) Bazen de sigorta aracısı, poliçeyi satabilmek için, fiyatı aşağıya çekmek isteyebilir. Bunun için de bazı teminatlarda eksiltmeye gidebilir. Bu elbette doğru bir davranış değildir fakat daha önce söylediğim gibi, ne yazık ki diğer pek çok sektörde olduğu gibi sigortacılık sektöründe de bu gibi satış politikaları olabilmektedir. Burada sigortalının yapması gereken bu fiyat düşüklüğünün sebebi üzerinde şüpheye düşüp sorgulamasıdır.


Bazen sigortalının haketmiyor olduğu indirimlerin poliçeye uygulanması da hasar ödemelerinde sıkıntı yaratmaktadır. Bunun en çok yaşanan örneği meslek indirimleridir. Poliçeye, sigortalının gerçek mesleğinin dışında bir indirim uygulanması durumunda, hasar ödemesi yapılacağı zaman, aynı oranda kesinti yapılmaktadır. Bu sorunu yaşamamak için de sigortalının yapması gereken, satın alacağı poliçesini mutlaka okumak olacaktır.


3) Sigortalının, poliçe satın alma aşamasında sigortacıya eksik bilgi vermesi ileride sorun yaşatacaktır. Özellikle teminat bedellerinin düşük tutulması, ya da zaten var olan bir hasarın bilgisinin verilmemesi, ya da sigortalanacak şeye dair bilgilerin eksik paylaşılması, sigortacının hasar ödememesi hakkını doğuracaktır.


Örneğin, sağlık sigortalarında, sigortalının sahip olduğu hastalıkları sağlık beyanında belirtmemesi, ileride başına ciddi sorunlar doğuracaktır.


4) Poliçenin doğru düzenlenmiş olmasına rağmen, hasar zamanında sigortalının hasar oluş şeklini yanlış beyan etmesi de yine sigortalıyı haklıyken haksız duruma düşürecektir. Örneğin aracıyla bir cisme çarpıp zarar gören kişinin, sanki kusur bizzat kendisinde olması nedeniyle sigorta şirketinin hasar ödemeyeceğini düşünüp, beyanını aracına park halindeyken bir başkasının çarpmış olduğu yönünde vermesini gösterebilirim. Hasarı inceleyen eksper, verilen beyan ile oluşmuş hasar arasında tutarsızlık görürse, sigorta şirketi o hasarı ödememe yoluna gidecektir. Halbuki olayı tam olarak olduğu gibi beyan etseydi, hasarını sorunsuz bir şekilde alabilecekti.


5) Sonuncusu ise ne yazık ki hiç olmamasını istediğimiz fakat yine de karşılaşabildiğimiz bir durum; Sigorta dolandırıcılığı. Haksız kazanç elde etmek isteyen kişiler, çeşitli senaryolarla sigorta şirketlerinden hasar ödemesi almaya çalışabiliyorlar. Durumdan şüphelenen sigorta şirketleri, eğer dolandırıcılığı tespit ederlerse elbette hasarı ödemiyorlar.


Buradaki esas sıkıntılı durum, sigorta dolandırıcılığının yüksek olmasının, sigorta şirketlerinin, gerçek hasarlı bazı dosyalara da şüpheyle yaklaşmalarına neden olmasındadır. Fakat iyi bir hasar süreci yönetimi, eğri ile doğrunun birbirinden ayrılmasını sağlamaktadır.


İyi ya da kötü sigorta şirketi yoktur. Doğru ya da yanlış düzenlenmiş sigorta poliçesi ile, doğru ya dayanlış hizmet veren aracı kurum vardır.


Her bir hasar dosyası kendi içinde özel durumlar barındırabilir. Olumsuz sonuçlanan pek çok dosya, belki de eksik işlem yapılmış olması ya da iyi yönetilmemesinden kaynaklanmış olabilir.


Yaşamış olduğu bir hasara ilişkin gerekli sonuca ulaşamamış olan okuyucularımız iletişim bilgilerimizden irtibata geçerse, dosyalarını inceleyip gerekli yönlendirmeleri yapabiliriz.


Hasarsız güzel bir yeni yıl dileklerimle.


Özgür Muharrem ŞİŞİK

[email protected]


MAVİŞEHİR DERGİSİ