Bankacılık ve Banka Sigortacılığı (Temmuz 2017)

Bankacılık sektöründe alınıp satılan mal paradır. İhtiyacından fazla paraya sahip olanlar bankaya para satarlar. Karşılığında da F1 kadar faiz getirisi sağlamış olurlar (bankaların mevduat toplaması). Daha sonra bankalar, topladıkları bu paraları, para ihtiyacı olanlara satarlar. Karşılığında da F2 kadar faiz ödemelerini talep ederler (kredi verirler). F2 her zaman F1’ den büyük olacak ve aradaki fark da bankaların kazancı olacaktır. En basit anlatımla, bankaların temel çalışma ve para kazanma prensibi bunun üzerine kurulmuştur.

Normal ticarette, bir kişi bir başkasına bir ürün sattığında, ürünü verir, parayı alır ve ticaret tamamlanır. Fakat satılan ürün paranın kendisi olduğunda o zaman işleyiş biraz daha farklı olmaktadır. Para satılmamakta, belli bir süre sonra geri alınmak üzere ödünç verilmektedir. Doğal olarak çeşitli sebeplerden dolayı paranın geriye alınamama riski vardır ve sağlıklı bir işleyiş için bunların ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Bankaların teminat olarak aldıkları değerler bu riski ortadan kaldırmak amacıyla alınmaktadır. Olur da müşteri, almış olduğu parayı geri ödeyemezse, banka en azından, satabileceği bir değere sahip olmaktadır. Fakat bu değerin de çeşitli rizikolarla karşı karşıya olması söz konusudur. İşte bu noktada sigortacılık sistemi devreye girmektedir. Bankalar verdikleri kredilerle ilgili çeşitli sigorta poliçeleri alınmasını zorunlu tutmaktadır.

Bankaların güvence amacıyla talep ettikleri sigortalar nelerdir?

Hayat Sigortası : Kredi kullanan kişiler için en önemli sigorta türü budur. Eğer kredi kullanan kişi, bankaya olan borcunu ödeyemeden bir şekilde hayatını kaybederse, kalan borcunu hayat sigortası ödeyecektir. Eğer bu sigorta yapılmazsa, borç kredi çeken kişinin kanuni varislerine kalacaktır. Hayat sigortası, kişinin hayatını nasıl kaybettiği ile ilgilenmez. Gerek hastalık gerekse de kaza sonucu olsun (intihar hariç) poliçede yazan teminat tutarını öder.

Konut Sigortası : Teminat olarak bir konutun alınması durumunda, onun uğrayabileceği zararlara karşı güvence almak için yapılır. Yangın, su basması, terörist eylemler, deprem, vs gibi rizikolar nedeniyle konutun zarara uğraması, bankanın alacağını da riske sokar. Sigorta, bankanın bu riskinikendi üzerine alır. Bu arada konutları depreme karşı teminat altında tutabilmek için ilk önce belli bir limite kadar DASK poliçesi yapılmalıdır. Bu yüzden konutlarda tam güvence için 2 poliçe birden yaptırılmaktadır. (Dask ve Konut paket poliçelerinin birbirinin ikamesi değil, tamamlayıcısı olduğunu daha önceki yazılarımda anlatmıştım.)

İşyeri Sigortası : Konut sigortası ile aynı mantıkta çalışmaktadır. Kullanılan kredi karşılığı güvence olarak bir işyeri verildiğinde yapılan sigortadır. Eğer işyeri Dask’ a tabi bir özellikte ise, yine düzenlenmesi gereken sigorta poliçe adeti 2 olacaktır.

Kasko Sigortası : Kredi kullanarak yeni bir araç aldığımızda, ya da var olan bir aracımızı güvence gösterip kredi çektiğimizde bankalar kasko poliçesi yaptırmamızı isterler. Sonuçta her iki durumda da aracımızı teminat gösterip bankadan para alıyor durumdayız. Çünkü eğer söz konusu araç kaza yapar, çalınır, ya da başka bir şekilde zarara uğrarsa, banka alacağı olan paranın sigorta şirketi tarafından ödenmesini garanti altına almak isteyecektir.

Bankalar tarafından, kredi çekildiği zaman talep edilen sigortalar bunlardır. Her birinin talep edilme sebebi çok mantıklıdır. Hatta bu sigortalar banka tarafından zorunlu tutulmasa dahi, bilinçli bir tüketici, kendini ve sorumlu olduğu kişileri güvence altına almak adına bu poliçeleri yaptırmalıdır.

Fakat bazen kredi kullanan kişilerin karşı çıkması sonucu, ya da banka çalışanının yeterli bilgiye sahip olmaması nedeniyle bu çok önemli poliçeler ya hiç yapılmamakta ya da yanlış yapılmaktadır. Banka çalışanının asıl işi para ticareti iken, yöneticilerin sırf kazançlarını arttırmak amacıyla, banka personeline baskı kurması ve hedefler vermesi de, yanlış sigortaların satılmasına, ya da yapılan poliçelerin hatalı olmasına sebebiyet vermektedir.

Bankalar tarafından yapılan hatalı sigortalar

Aslında sorunun temeli, yapılan sigortanın gerçek amacı gözden kaçırılarak, bankaların poliçeyi sadece para kazanma aracı olarak görmelerinde yatıyor. Halbuki sigortaya bu şekilde yaklaşıldığında hem müşterilerinin hem de bankaların bizzat kendilerinin nasıl bir riskle karşı karşıya olduklarını görmeleri gerekiyor.

Poliçeler sanki krediyi kullandıran banka tarafından yaptırılmak zorundaymış gibi hareket ediliyor. Halbuki böyle bir yasal zorunluluk yoktur. Sigorta yaptırılması sigortalının ve bankanın risk altında olmaması adına için şart tutulabilir fakat müşteri bu hizmeti nereden alacağına kendi karar verebilmektedir.

Banka çalışanlarına, yöneticileri tarafından ferdi kaza poliçesi ya da bireysel emeklilik sözleşmesi satma hedefi veriliyor zaman zaman. Bu durumlarda onlar da, kredi kullanan müşterilerine, sanki jest yapıyorlarmış gibi göstererek “hayat sigortasının primi yüksek olduğu için biz size ferdi kaza sigortası/bireysel emeklilik sözleşmesi yapalım” diyorlar. Daha sonra krediyi çeken kişi bir şekilde vefat ederse de, hiçbir güvencesi olmaması nedeniyle tüm borç varislere kalıyor.

Kasko poliçesi satılıyor. Sigortalı mesai saatinin dışında bir kaza yaptığında, numara tuşlayarak birilerine ulaşmaya çalışacağı çağrı merkezi numarasından başka bir muhattap bulamıyor. Belki kaza sonrası süreci bu yüzden yanlış yönetiyor ve normalde alabileceği hasar tazminatını alamaz duruma düşüyor.

Konut ya da işyeri sigortası yapılıyor. Fakat teminat bedelleri, kloz detayları, güvenlik önlemleri gibi noktalar matbu işlermiş gibi göz ardı edildiği için, bir hasar olduğunda sigorta şirketinden hasar ödemesi alamıyorlar.

Sigorta poliçeleri, bankalar için belki bir gelir kalemi olabilir, fakat sigortalılar için hayatlarının güvencesidir. İnsanların yıllarca çalışıp kazandıkları değerleri, 10 lira daha fazla kazanabilmek uğruna hiçe saymak son derece yanlıştır. Her kurum/şirket/kişi nasıl daha kolay yoldan kazanç elde edebilirim diye düşünmek yerine, faaliyet gösterdiği sektöre odaklanıp, gelişim yönünde neler yapabiliriz diye sorgulamalıdır diye düşünüyorum. Ancak bu sayede hep birlikte refah seviyemizi yükseltebiliriz.

Özgür Muharrem ŞİŞİK

[email protected]


MAVİŞEHİR DERGİSİ