Sigorta Sektöründe Karşılaşılan Bazı İlginç itirazlar (Mayıs 2017)

İş hayatı içinde herkes çeşitli itirazlarla ve taleplerle mutlaka karşı karşıya kalıyordur. Bu itiraz ve talepler çok haklı gerekçelerle olduğu kadar, meslektaşlar arasında gülümsemelere neden olabilecek türden de olabilmektedir. Fakat sanıyorum ki, sigorta sektörü içinde karşılaşılanlar diğerlerinden biraz daha farklıdır.

Bunun en büyük sebebi, aslında sigorta sisteminin çalışma prensibi konusunda çok fazla bilgi sahibi olmamakta yatıyor. İkinci sebep, sigortacılar tarafından tam ve doğru bilgilerin her zaman verilmiyor olması geliyor. Bu da olması gerekenden yüksek beklentirleri yaratmaktadır. Üçüncü sırayı ise suistimale yönelik girişimlerin, sanki bir kazanç sağlama yöntemiymiş gibi anlatılması diye düşünüyorum.

Uzun yıllardır çalışıyor olduğum sigortacılık mesleğimde karşılaştığım bazı itiraz ve taleplerden yola çıkarak sistemin işleyişini anlatmaya çalışacağım.

Bu kadar önlemi aldıktan sonra sigortaya ne gerek var?

Sigortacılık bir risk yönetim işidir. Bunun için de önce karşılaşılabilecek tehlikelerin neler olabileceği tespit edilir. Daha sonra bu tehlikelerin oluşumunu engelleyebilecek önlemler belirlenir. Bu noktada sigortalıya bu analize dair bilgiler verilir. Yangın tüplerinin var olması, kepenklerin bulunması, alarm takılması, gibi tavsiyeler sunulur. Bunun sebebi, aslolanın bir hasar oluştuktan sonra onun telafi edilmesi değil, o hasarın oluşumunun önüne geçilmesidir.

Alınacak tüm önlemlere rağmen o hasarın oluşma ihtimali sıfırlanamaz. İşte sigorta bu noktada devreye girer. Siz malın sahibi olarak, onu koruyacak önlemlerinizi alın, tüm önlemlere rağmen hasarın oluşması durumunda sigorta zararı karşılasın. Yoksa gerçekleşme ihtimali çok yüksek olan bir riskin altına kimsenin girmek istemeyeceği gibi, sigorta şirketi de benzer bir yaklaşım gösterecek ve sigorta yapmayacaktır.

Dolayısıyla sigorta sistemi, sigortalının maruz kalacağı riskleri ve kayıpları azaltacak önlemlerin bir alternatifi değil, bu önlemlerden biridir.

Hiç hasar yaşamadım, ödediğim parayı geri alabilir miyim?

Biraz gerçek dışı gibi görünse de, gerçekten karşılaşılan taleplerden biridir bu. Sigorta için ödenen para, yani prim, sigorta şirketinden alıyor olduğumuz hizmetin bedelidir. Bu hizmet diğer somut hizmetler gibi (konaklama hizmeti, bankacılık hizmeti, sağlık hizmeti, vb) ödemeyi yapar yapmaz alınabilen bir hizmet değildir. Belki de bu yüzden poliçe süresi içinde hasar almayan sigortalılar, sanki parayı boş yere ödemiş gibi hissedebiliyor. E tabi akla da böyle bir soru gelebiliyor.

Sigortalılar, ödedikleri prim ile, kendileri için tehdit oluşturan risklerin NEDEN OLABİLECEĞİ zararları sigorta şirketlerinin üzerine devretmiş olurlar. Poliçe süresi içinde bir hasarın meydana gelmemiş olsa da, sigorta şirketinin bu riski üzerinde taşımakta, yani aslında hizmete devam etmektedir.

O kadar para ödüyorum, sigorta şirketi de bunu ödeyiversin.

Sigorta poliçelerimiz için ödediğimiz primler, sigorta şirketinin üzerine devrettiğimiz risklerin büyüklüğü ve ortaya çıkabilme ihtimalinin yüksekliği ile orantılıdır. Herşeyi ile birebir aynı olan 2 binanın, farklı deprem bölgelerinde bulunmaları her iki binanın aynı deprem teminatı için ödeyecekleri primin farklı olmasına neden olur. 1.derece deprem bölgesindeki bir bina için, 4.derece deprem bölgesindeki bina için ödenecek primden daha yüksek bir prim ödenmesi doğaldır.

Yani ödediğimiz primler, sigorta şirketinin üstlendiği riskin bedelidir. Bu durumda, sanki sigorta şirketine karşılıksız bir para verilmiş, sigorta şirketi de bunun karşılığında bir jest yapması gerekirmiş şeklinde bir algı oluşmamalıdır. Örneğin evimizin ya da iş yerimizin tadilatı için harcamamız gereken paranın, sigorta sistemi ile hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü ortada bir hasar yoktur ve satın aldığımız hizmete konu oluşturacak bir durum yaşanmamıştır. Benzer şekilde, yaptırılmak istenen bir estetik ameliyatı için de sağlık sigortası tarafından bir miktar katkı sağlanması beklememelidir. Sigorta şirketleri de bu gibi taleplerin hiç değilse bir kısmını dahi ödemeyeceklerdir.

Fakat ben dürüst davrandım ve gerçeği anlattım, keşke farklı bir beyanda bulunsaydım.

Beni en çok üzen itirazların başında bu geliyor. Sigorta kapsamına girmeyen bir olay yaşandığında, sigorta şirketinin hasarı ödememesi doğaldır. Fakat bir tazminat alabilmek için, yaşanan olayın gerçek durumundan faklı bir şekilde anlatılması gibi bir düşünce tamamen yanlıştır. Sigorta suistimalleri ya da sigorta dolandırıcılığı diye adlandırılan bu girişimler, hem sektörü hem de dürüst sigortalıları olumsuz etkilemektedir.

Bu şekilde haksız tazminat alma yoluna gidenler, sigorta şirketleri kadar, diğer sigortalılara da zarar vermektedir. Çünkü sistem, toplanan primler ile oluşan hasarların ödenmesi üzerine kuruludur. Bu durumda ödenen her hasar, havuzda biriken fonun azalması demektir. Dolayısıyla azalan fonlar, yeniden toplanacak olan primler ile tamamlanacaktır.

Hepsinin ötesinde, her ne olursa olsun dürüstlükten ayrılmamak gerekmektedir. Dürüst olmak bir meziyet değil, zaten hepimizin sahip olması gereken bir özelliktir.

Dürüstlükten ve samimiyetten ayrılmadığımız güzel günler dileğimle..

Özgür Muharrem ŞİŞİK

[email protected]


MAVİŞEHİR DERGİSİ