Trafik sigortalarında öyle bir gelişme oldu ki…(2016 Kasım)

Gazetelerde, internette hemen hemen her gün bu tarz bir başlıkla sunulan onlarca haber okuyorsunuzdur. Maksat merak uyandırmak. Özellikle internet haberciliğinde çok kullanılan bir taktik sanıyorum ki bu. Çünkü böyle bir başlıkla ilgiyi çektikten sonra, okuyucu bağlantıya tıklıyor. Haberi yapanların ilk amacının o tıklanmayı sağlamak olduğunu düşünüyorum. Haberin içi boşmuş, doluymuş, gerçeği yansıtıyormuş, yansıtmıyormuş, umursadıklarını zannetmiyorum.

Aslında bu tarz haberlerin yapılmasında, okumak, araştırmak ve sorgulamakla pek ilgilenmeyen tüketicilerin de payı var. Çünkü “merak uyandıran başlık” haberciliğini bu kadar popüler kılan bir zemin varken, onlar da durumu fırsata çeviriyor haliyle.

Bazen okuduğumuz şeyin doğru olmasına olan isteğimiz de, bizi gerçeği sorgulamaktan uzak tutabiliyor. Haberde anlatılanlar işimize yarayan bilgilerden oluşuyorsa, yanlış bilgi olma ihtimalini düşünmemeyi tercih edebiliyoruz. Üstelik bu yanlış bilginin sosyal medya üzerinden yayılmasına katkı bile veriyoruz.

Son yazılarım neredeyse hep trafik sigortaları üzerine oldu ne yazık ki.

Ne yazık ki diyorum, çünkü aslında hiçbir uzmanlık istemeyen sigorta ürünüdür trafik sigortaları. Adeta vergi öder gibi satın alınıp, arabanın torpido gözüne koyulan bir ürün. Zaten belli bir sistem üzerine oturmuş ve tüm sigorta şirketlerince birebir aynı teminat özellikleriyle satılmaktadır. Poliçelerini süslemek için bazı ufak ek teminatlar sunan şirketler de elbette var ama özünde diğer sigorta branşları gibi temel teminatlarda eksik kalınma riski yoktur. Dolayısıyla sigortacılığı meslek olarak yapan profesyonel bir acente olarak, sağlık, hayat, yangın, nakliyat, tekne gibi özellikli sigorta konularında bilgiler paylaşmayı daha çok tercih ediyorum.

Fakat özellikle son 2 senedir trafik sigortalarındaki zıplama seviyesinde oluşan fiyat artışları, herkesin ilgisini buraya çekmiştir. Aldığım soruların çok ciddi bir kısmı trafik sigortalarının fiyatları ile ilgili olması nedeniyle ben de yazılarımda bu konudan bahsetmek zorunda hissediyorum kendimi.

Sigorta şirketleri birebir aynı olan bu ürünü, birbirlerinden çok farklı fiyatlara satabilmektedir. Fiyat farklılıklarının temel sebebi, o sigorta şirketinin bu ürünü satmayı ne kadar isteyip istemediğiyle alakalıdır. Piyasa ekonomisi gereği, tüm şirketler satış bedellerini kendileri belirleyebildikleri için, fiyatlarını kendilerini zarara uğratmayacak seviyede belirlemek istemektedirler. Yapılan hesaplamalarına göre belli dönemlerde A şirketi düşük fiyat sunarken başka bir dönemde B şirketi, sonraki bir dönemde de C şirketi fiyatını aşağıya çekebilir.

Bu sistem çok uzun yıllardan beridir böyle gelmektedir. Fakat son dönemlerde trafik sigortası fiyatları genel seviyesinde yaşanan artış gerçekten çok fazladır. Bunun sebeplerini de daha önceki yazılarımda detaylı olarak anlatmıştım. İlgi duyanlar o yazılarıma ulaşabilirler, ya da direkt benimle iletişime geçerek sorularını yöneltebilirler.

Bu yazımda esas ele almak istediğim sorun, özellikle internet medyasının insanların ilgisinin odaklandığı trafik sigortası fiyatları konusunu çok güzel bir şekilde manipüle edebiliyor olması.

“Falanca şirket 300.TL’ ye trafik sigortası satıyormuş.”

“Devlet sigorta şirketlerini uyarmış. Ya siz fiyatları aşağıya çekersiniz, ya da ben kendi kurumlarıma talimat vericem ve çok düşük fiyata trafik sigortası satıcam demiş.”

“Trafik sigortalarının fiyatları düşmüş, mevcut sigortası olanlar sigorta şirketlerine başvurup para iadesi alabiliyorlarmış.”

Bu ve benzeri haberler, yıllardır alıştıkları fiyattan çok daha yüksek prim ödeyen herkes için doğru olmasını umulan haber başlıklarıdır. Bu haberler çoğu zaman tek bir haber kaynağından alıntı yapılarak pek çok farklı haber sayfalarında yayınlanıyor. Böyle olunca da sanki konu ile ilgili çok haber çıkmış gibi algılanıyor. Hatta pek çok kişi, haberin bütününü dahi okumaksızın sadece başlığa inanıp çeşitli eylemlere geçiyor.

Benim her fırsatta özellikle vurguladığım birkaç konu var. Bunlardan ilki sigortacılığın tamamen bir sözleşme üzerine kurulu alışveriş olduğu gerçeğidir. Ne sigortalı, ne de sigortacı aklına estiği gibi yorumlarda ve kararlarda bulunamaz. Sözleşmede, yönetmelikte, kanunlarda ve yazıyorsa işlemler ona göre ilerler. Dolayısıyla ortaya sürülen bir iddia, piyasaya servis edilen bir haber, öncelikle resmi ve geçerli bir dayanağa bağlı olmalıdır. Aksi halde bilgi kirliliğinden başka bir anlamı yoktur. Okuduğumuz hiçbir haberi objektif bir şekilde sorgulamadan, araştırmadan hemen inanmamalıyız.

İkincisi ise, sorunsuz bir sigortalı hayat için, poliçemizin oluşturulması konusunda titizlik göstermeliyiz. Sigortacımıza sorular sormalı, onun yönlendirmelerini dikkate almalı, gerekli olan tüm bilgileri vermeliyiz. Aksi halde bir hasar yaşadığımızda, işlerin istediğimiz gibi gitmemesi ihtimali oldukça yüksek olacaktır. Elbette poliçemiz için ödeyeceğimiz paranın miktarı önemlidir. Fakat ondan daha önemlisi zor zamanımızda bizim yaralarımızı ne ölçüde sarabildiğidir.

Hasar olmadığı sürece, en iyi sigortacı en ucuz poliçeyi satandır. En iyi poliçe de en ucuz olandır. Sorgulanması gereken, bizim ihtiyacımız olan güven çemberi, ucuz olması nedeniyle tercih ettiğimiz poliçe tarafından sağlanacak mıdır? Bunu da maalesef bir hasar olmadan anlayabilme şansımız yoktur.

Dikkat ederseniz her iki konu aslında tek bir ortak paydada birleşiyor. Okumak. Daha sonradan telafisi mümkün olmayan hatalı bir sigorta poliçesi sahibi olmamak için, işi baştan sıkı tutmak şarttır.

Ve yine lütfen, doğruluğunu sorgulamadan ve araştırmadan, çıkan tüm haberlerin doğruluğuna güvenmeyin. Güzel günler dileklerimle..


Özgür Muharrem ŞİŞİK

[email protected]


MAVİŞEHİR DERGİSİ